Astrolog Juno: 16 Nisan Yeniayı “Masum Değiliz Hiçbirimiz” Diyor…
Astrolog Juno, 16 Nisan’daki yeniayın etkilerini yazdı: Bu dönem size veya değer verdiklerinize yönelik bir saldırı varsa, durum ne kadar ciddi görünse de, GALEYANA gelmeyin ve aklı-selimi kaybetmeyin! Acele etmeyin ve soğukkanlı olun. PLANSIZ SAVAŞ ZAİYATI ARTTIRIR ve KAYBETMEYE DAVETİYE ÇIKARTIR!
16 Nisan 2018 günü, İstanbul’a göre saat 04:58’de YENİAY adını verdiğimiz Güneş & AY kavuşumu tam halini alıyor. YENİAY haritasını incelerken aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum;
- Güneş ve AY, Koç Burcu’nun 26 derecesinde ve haritanın 1’inci evinde kavuşum halindeler. YENİAY’a Uranüs de eşlik ediyor.
- Koç Burcu’nun yöneticisi olan Mars Oğlak Burcu’nda, 11’inci evde, ”etkinlik, yüksek bir özgüven, iddialı bir duruş veren” VEGA sabit yıldızı ve Lilith ile kavuşumda. Pluto da halen Mars ile yakın temasta.
- Haritanın Yükselen Noktası, 17 derece Balık.
- Balık’ın modern yöneticisi Neptün 12’inci evden Yükselen ile temasta ve ”din ve devlet işlerinde yükselmeyi temsil eden” ARCHERNAR sabit yıldızı ile kavuşum halinde.
- Balık’ın klasik yöneticisi olan Jüpiter, Akrep’te, retro konumda, 8’inci evde.
- KOÇ’un yöneticisi olan Mars ve BALIK’ın yöneticileri olan Neptün ve Jüpiter arasında küçük bir üçgen var.
- Merkür, retro konumundan çıkıp sabit hale dönüyor ama Satürn ile kare görünümü devam ediyor.
MEALİ;
Haritada iki ana tema var;
- Uranüsyen etkiler nedeniyle, beklenmedik, şok edici, gündemi değiştiren bir gelişme yaşanması.
- Mars ve Oğlak enerjileri nedeniyle, kaçınılmaz gibi görünen bir seferberlik hali.
Gerilim ve saldırı altında olma duygusu ile birlikte karşı saldırı refleksinin, meşru müdafaa arzusunun ortaya çıkacağı, geri çekilmenin ZAAF gibi görüleceği, tehditi ortadan kaldırmak için topyekun harekete geçmekten başka çıkış yolu olmadığına dair inancın pekişeceği bir süreç…
Kendimizi tehdit altında hissetmeye ve savunmaya geçmeye yatkın olacağımız bir zaman;
- Doğrularımız, amaçlarımız ya da çıkarlarımız için mücadele etme güdümüz artabilir. Kendimizi, bu güne dek zarar gördüğümüz konularda inisiyatif almaya hazır ve cesur hissedebiliriz.
- Geri çekilmek, oluruna bırakmak yerine, önceliklerimizi korumak adına, büyük fedakarlıklar etmeye her zamankinden daha açık olabiliriz.
- Bizi şok eden, hiç ummadığımız şeyleri öğrenebilir ve bu durum karşısında sert ve ödünsüz tepkiler verebilir, her zamankinden daha radikal ve taraflı davranabiliriz.
- Birilerini suçlamaya, olumsuzluklardan ötürü sorumlu tutmaya, dışlamaya, kendimizi ve değer verdiklerimizi korumak adına tehditkar gelen kişileri gözden çıkartmaya hatta onlara saldırmaya yatkın olabiliriz.
- Haksız müdahalelere maruz kalabilir, günah keçisi ilan edildiğimizi, ya da birilerinin çıkarı için kurban edildiğimizi düşünebilir, ait olduğumuzu düşündüğümüz çevreler tarafından yargılanma ve dışlanma tehlikesi içinde olabiliriz.
- Ya da böyle bir duruma düşme kaygısı, böyle bir konumda bırakılma tehditi ile belirli bir yönde davranmaya, belirli bir tarafı tutmaya, kendi duruşumuz ve tercihlerimizden feragat etmeye zorlanabiliriz.
Aklımızın ve vicdanımızın kabul etmediği durumlarla karşılaşmak, güvensizlik ve tehdit altında kalma duygumuzun tavan yapmasına neden olur. Bu tür duyguların, şok edici bir hız ve keskinlikte meydana gelmesi ise, CAN HAVLİ ile davranmak dediğimiz tepkiyi ortaya çıkartır.
CAN HAVLİ, hayatta kalma güdüsünün bir uzantısıdır. Bir beden sahibi olan her varlıkta, bu güdü ve buna bağlı olarak devreye giren savunma-saldırı davranışları mevcuttur.
Hayatta kalma güdüsünü ve hepimizin içinde var olan CANLILIK ENERJİSİNİ gerektiği yerde ve uygun şekilde ortaya çıkartmak, sağlıklı bir varlık bilincine işaret eder.
Eğer varlığımızı ortaya koyma güdüsü taşımıyor, haklarımız ve değerlerimiz adına adım atmamız gereken yerde geri çekiliyor, ezilmeyi, yok sayılmayı, hatta yok edilmeyi DOĞAL kabul ediyorsak, benlik algımız ciddi şekilde zedelenmiş demektir.
Öte yandan gücümüzün bir durumla baş etmeye yetmeyeceğini, uygun koşulların oluşmadığını, zamanlamanın doğru olmadığını fark ettiğimiz durumlarda, enerjimizi boşa harcamamak, yersiz bir tehlikeye atılmamak, anlamsız bir meydan okumaya girişmemek için, kendimizi kontrol etmek de, sağlıklı bir varlık bilinci ve hayatta kalma güdüsünün uzantısıdır.
Bu güdüyü ABARTILI ve KONTROLSÜZ bir şekilde ortaya çıkartmak, bencillik, hırs, zalimlik, kontrülsüz saldırganlık, hatta sosyopatlık gibi niteliklerin oluşmasına neden olabilir.
Bu güdüyü disiplin altına almak, eğitmek ve kontrollü bir şekilde belirli hedeflere yönlendirmek ise SAVAŞ SANATLARI USTASI olmayı beraberinde getirir 🙂
Yani CAN HAVLİ söz konusu olduğunda dahi DENGE’yi korumak esastır!
Bu YENİAY bizi ”Hayatta Kalma Güdümüzü” anlamlı ve gerekli olduğu durumlarda devreye sokmak, savunma ve saldırı becerimizi, uygun şekilde ve uygun dozda kullanabilmek konusunda sınavdan geçirecektir.
KORKU ve KIZGINLIK hayatta kalma güdüsünü tetikler. Ama bu duygulara tam anlamıyla teslim olmak aklımızın devreden çıkmasına, davranışlarımız üzerindeki kontrolü yitirmemize, muhakeme yeteneğimizi, İÇ DENGEMİZİ ve duruma uygun tepkiler verme becerimizi kaybetmemize de neden olabilir.
Bu nedenle, bu aralar korku ve kızgınlık enerjisi bizi ele geçirmeye başladığında, DENGEYİ bulmak için çaba göstermemiz yerinde olacaktır!
Kulağa küpe niteliğinde birkaç öneri;
- Size veya değer verdiklerinize yönelik bir saldırı varsa, durum ne kadar ciddi görünse de, GALEYANA gelmeyin ve aklı-selimi kaybetmeyin! Eğer savaşacaksanız, durum hakkında etraflı bilginiz, sizden yana ve size karşıt unsurlar hakkında net bir görüşünüz, avantajlarınız ve dezavantajlarınıza dair gerçekçi bir tanımınız olsun. Acele etmeyin ve soğukkanlı olun. PLANSIZ SAVAŞ ZAİYATI ARTTIRIR ve KAYBETMEYE DAVETİYE ÇIKARTIR!
- Kaybedeceğiniz savaşa palaspandıras girmekte ısrar etmeyin! Uygun zamanı ve koşulları oluşturmak için geri çekilmeyi ve beklemeyi bilin.
- Önceliklerinizi iyi saptayın! Bir şeyin sizden alınıyor olması, sizi çıldırtmasın. O çılgınlıkla, daha büyük ve değerli şeyleri kaybedeceğiniz pozisyonlara girmeyin. Kazanç ve kayıp hesabını iyi yapın.
- BOŞ TEHDİTLER SAVURMAYIN! Güçlü görünmek değil, gerçekten güçlü olmak için çaba gösterin. Bunun da öncelikle sakinlik ve iç dengeyi korumak ile mümkün olduğunu bilin.
- İkinci el bilgilere fazla paye vermeyin. Dolduruşa gelmeyin. Gürültülü kalabalıklara, yüksek sesli haykırışlara ayak uydurmayın. Birilerini suçlu veya sorumlu tutmadan önce iyice düşünün ve ne yapılması gerektiği hakkında kendi değerlerinize başvurun.
- Eğer birilerini suçlu veya sorumlu olarak görüyorsanız dahi, adaleti elden bırakmayın. Haddi aşan cezalar vermeye kalkmayın. Ya da hazır gücü ele geçirmişken hayata dair tüm kızgınlığınızı, BÖYLE İNSANLARA duyduğunuz tüm nefreti bu olaya yöneltmeyin!
- Eğer siz hak etmediğiniz bir suçlama ve saldırı ile karşı karşıya kalıyorsanız, sinmeyin ve elinizde olan somut göstergeler ile kendinizi savunun. Mantıksız ve anlamsız saldırılara maruz kalıyorsanız, bir süre geri çekilip durumu iyi tahlil etmeyi ihmal etmeyin.
- Kendinizi savunma güdüsü ile, haksız olduğunuz yerde haklı çıkmaya çalışmayın. Kendinize hakkınızı vermek, aynı zamanda suçlu ve sorumlu olduğunuz durumları üstlenmek, bedel ödemeye hazır olmaktır. Bu sizi yeniden hak sahibi yapar.
- Hiç bir olayın tek suçlusu yoktur! Olayların bir aşamaya gelmesinde bir çok kişinin payı vardır. Kendi üzerinize düşen payı saptamadan ve bunun gerektirdiği anlayışı oluşturmadan, yargıda bulunmayın ve adım atmayın.
- Kendinizi kurtarmak ya da kazanan taraftan olmak için, kimseye haksızlık etmeyin veya birilerini ateşe atmayın!
- TARAF olmayın, gerçekten ve adaletten yana olun.
İnsanın ”sosyal, dini, hukuki, ahlaki” her türlü sistemi, kurumu, anlayışı, düzeni,
kendi çıkarına göre eğip bükme ve birileri için ayrıcalıklı, ötekiler için dezavantajlı bir hale getirme eğilimi vardır!
Dünya hiç bir zaman şimdikinden daha kötü ya da daha iyi olmamıştır. Dünya bazı zamanlarda birileri için daha tatlı, birileri için daha acı olmuş ve tarihi DAİMA kazananlar yazmıştır!
İnsan en haklı savaşlar adına bile nice haksızlık yapabilir…
Ya da mağdurluk, aynı haksızlıkları başkalarına reva görmemize neden olabilir…
Belirli bir zaman diliminde, birileri haksızlığa uğramış hissediyorsa, bunun için sistemleri, kurumları, dinleri, ulusları, grupları DEĞİL, insanın içindeki ”akışı çıkarına göre yönlendirme” eğilimini sorumlu tutmak gerekir.
ADALET’i herkes için gerekli görmedikçe, kurdu, kuşu, dağı, taşı, yer üzerinde var olan her canı, kendinden bilmedikçe, insan kendini kolladığını zannederek, uzun vadede yine hayatın dengesine ve elbette kendinden olanlara zarar verecek, aziz tuttuğu maddi ve manevi tüm değerlerin yıkımına vesile olacaktır.
Bu aralar sosyal, ailevi, bireysel tüm alanlarda, GÜÇLÜ olmaya çalışırken, bunun dürüst, adil ve kontrollü olmak anlamına da geldiğini unutmayın.
Ve bilin ki;
Hayat bizi çatışmaların, tehditkar durumların orta yerine attığında, kendimizi bulur, kendimizle yüzleşir ve en önemli seçimlerimizi öyle zamanlarda yaparız.
O çatışmalı durumu kimin kazandığı değil, YAPTIĞIMIZ SEÇİM ve BELİRLEDİĞİMİZ DURUŞ, bizim kaderimiz olur!
Gücünüzü vicdanınızdan ve adaletinizden aldığınız bir YENİAY olsun.
Ve bu şarkı burada dursun; Masum Değiliz…
Bir önceki yazımız olan 31 Mart Dolunay Mesajı: Kararlarını Bir Daha Değerlendir! başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.