Dijle Talun: Seramik Benim İçin Bir Gizem…
Pek çok karma ve kişisel sergiye katılan seramik sanatçısı Dijle Talun, “Ölmeye Doğmak” sergisinin üçüncüsü için hazırlanıyor. Talun, “Bir sürü insan şiddete uğruyor ve acı çekiyor. Bizler hayatlarımıza devam ediyoruz. Eserlerimi izleyenler birkaç dakika durup baksın, neyi anlatmak istemiş, diye sorgulasın istiyorum” diyor…
Öncelikle kendinizden söz eder misiniz?
Rahmetli babam Bitlislidir, o zamanlar görev yerleri de Bitlis’te olduğundan nüfusum orada çıktı. Aslında İzmir doğumluyum. Annem Tireli, Tire’de büyüdüm. İzmir’in çeşitli yerlerinde yaşadık. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Seramik Bölümü mezunuyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde lisansımı tamamladım. Kayrak taşı üzerine resim yaparak başladığım meslek hayatım, özel kolejlerde “Seramik Uzman Öğretici” olarak devam etti. Çalıştığım kurumlarda okul projelerinde ödüller kazandım. Ortak seramik pano projelerinde yer aldım. Eserlerim bazı önemli koleksiyonerlerde ve birçok belediye koleksiyonlarında bulunmaktadır.
Seramik yaşamınıza nasıl girdi?
Çocukluğumdan beri sanata karşı ilgim ve yeteneğim hep oldu. Lisede öğrenci olduğum yıllarda müdürümüz bana meslek testi yaptı. İlk sırada seramik, ikinci olarak anaokulu öğretmenliği çıktı. Seramik deyince ilk akla gelen çanak, çömlek, fayans, yer döşemesi dışında bir şeyler yapmalıydım. Sanatçı olmaya daha yatkın olduğumu biliyordum. Kile şekil vermek, eserler yaratmak, dönüştürmek çok heyecan verici olacaktı. Benim hikayem burada başlıyor diye düşündüm. Eğitimimi seramik üzerine Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde tamamladım.
Seramik sizin için ne ifade ediyor?
Seramik benim için bir gizem. Evrenin oluşumunda dört temel güç ateş, hava, su ve topraktır. Seramikte, ellerinizle toprağa şekil veriyorsunuz, su kullanıyorsunuz, hava kurutuyor ve ateşle bütünleştiriyorsunuz. Bütün elementleri içinde barındıran eser yaratmak beni çok doyuruyor. Seramik sabırsızlığım konusunda beni eğitti ve değiştirdi. Sözlerimi ve kendimi seramikle ifade edebiliyorum.
Çalışmalarınızın konseptinden bahseder misiniz?
Eserlerimde doğum, yaşam, ölüm kavramlarını vurguluyorum. Kişinin yaşam yolundaki değişim, gelişim sürecindeki anlam arayışını ve hayata bakışını disiplinler arası farklı materyalleri ve seramik sanatını kullanarak sorgulamayı seçiyor, sanatseverlerle paylaşıyorum.
Çalışmalarımda vurgulamak istediğim şey farkındalık. Varlığın yolculuğunu, hayat yolundaki değişimleri, gelişimleri, sancıları anlatıyorum. Bu düşüncelerimi çamurla ifade etmeyi seçtim. Bir sürü insan şiddete uğruyor ve acı çekiyor. Bizler hayatlarımıza devam ediyoruz. Çok kısa bir an acı paylaşılıyor. Öyle işler yapmalıydım ki izleyicide farkındalık yaratsın. Eserlerimi izleyenler birkaç dakika durup baksın, neyi anlatmak istemiş, diye sorgulasın. Gerçekten acı çeken insanların yanında o dakikalar hiçbir şey olsa da, anlık yaşanmalı. Okuduklarım, yaşadıklarım, gördüklerim, biriktirdiklerim değişip, dönüşüp eserlerimde şekilleniyor. Sadece kil’le çalışmıyorum. Büyük heykeller de yapmaya başladım.
Sergileri yakından takip ediyor musunuz?
Evet, İzmir dışındaki sergileri sosyal medyadaki videolardan takip ediyorum. İzmir içindekilere dahil olmaya çalışıyorum. İzmir sanat camiasındaki gruplaşma ve kutuplaşmadan dolayı eserlerimi karma sergilerde paylaşmak beni zorluyor. Bu gruplarda karma sergilere dahil olmayı talep ettiğinizde mütevazı tavrınızı yanlış anlayanlar da oluyor. Üzücü tabii ama önemli değil. Uluslararası ve farklı platformlar aradığım doğrudur. Sergilenmeyen eserlerimin fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmıyorum.
Biraz da sergilerinizi anlatır mısınız?
İlk kişisel sergimi “Ölmeye Doğmak” 2010 yılında İzmir Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Kültür ve Sanat Merkezinde açtım. Sergim Konak Belediyesi’nde devam ederken aynı sergimin Ödemiş Yıldız Kent Müzesi Arşivinde sergilenmesi için teklif aldım. “Dünya Kadınlar Günü “ için davet edilmiştim.
2011 yılında ikinci kişisel sergime yeni eklemeler yaparak “Ölmeye Doğmak” adıyla Ödemiş Yıldız Kent Müzesi Arşivinde sergiledim. İki kişisel sergimi açtıktan sonra karma sergilere de katılmak istedim. Temalı karma sergilerde populasyon çok olduğu için eserlerimin daha görünür olduğunun farkına vardım.
Birçok uluslar arası sanat festival ve projelerine dahil oldum. 2012 yılında İstanbul’da “Armaggan Art& Desing Gallery Sanat 7/24 Karma Sergi”si, 2013 yılında İzmir’de “Ege Blg. Görsel ve Plastik Sanatlar Derneği Cumhuriyet Karma Sergisi”, 2014 yılında İzmir’de “Soma Disiplinlerarası Karma Sergisi”ndeki çalışmam çok gönülden yaptığım bir eser. 301 madencimizin hayat yolundaki yolculuğunu anlatan bir çalışmam. Yaşadığımız coğrafyayı anlatan çalışmalar da benim için önemli.
“Bir somun için (K)ömür” isimli çalışmam sanatseverler tarafından büyük beğeni aldı. 2015 yılında istanbul’da “Fark Posta Kutusunda Sanat”, 2015 yılında İzmir’de “Dinamo II Swissotel Büyük Efes Genç Sanatçılar Sergisi”, 2015 yılında İzmir “A.Adnan Saygun Sanat Merkezi 40 Yaş Altı Genç Sanatçılar Sergisi”, 2015 yılı İzmir “Barış için Sanat UASB Sanatçılar ve Atölye Karma Sergisi”, 2015 yılı İzmir “GT Art&Interios Karma Sergisi”, 2016 yılı İzmir “Dünya Sanat Günü Karma Sergisi”, 2016 yılı “Kuşadası Uluslar arası Karma Sergisi“, 2016 yılı “Biga Kültür Sanat Festivali” Küçük işler sergisi VI/SMALL ART VI, Küçük işler sergisi VII/SMALL ART VII, Türkiyede Kadın Olmak Geleneksel ve Plastik Sanatlar.
Şu an üzerinde çalıştığınız projeler nelerdir?
“Ölmeye Doğmak” sergimin üçüncüsü için hazırlanıyorum. “Ölmeye doğmak” serisi ile iki kişisel sergimin üçüncüsünü yaparak seriyi tamamlamak ve farklı anlatımları olan yeni kişisel sergilerime ağırlık vermeyi düşünüyorum. Yine yaşamla ilgili farklı formlarda olacak. Heykellerime bakıldığında soyut ve demir üzerinde dik duran heykeller görürsünüz. Üç boyutludur, iki yüzü vardır. İkiyüzlü olmasında anlatmak istediğim, dünya düzeninde zıtlıkların olduğunu, madalyonun arka yüzü dediğimiz aslında görmediğimiz bir alanda olduğuna dikkat çekmek. Çalışmalarımın iki taraflı olmasını seçtim. Bazı çalışmalarım tek taraflı olsa da, iki yüzünde figürler olan, iki tarafında farklılıklar ve semboller olan eserler yaratıyorum. Çalışmalarım benim gelişim sürecimde de değişiklik gösteriyor. İlk eserlerim daha çok yalın ve iki taraflıydı. Daha sonra kavramsal çalışmalarla sembolleri kullandım. Tel ve sırdaki lekeler gibi seramik tekniklerinde farklı materyalleri ekledim.
Atölye açmaya nasıl karar verdiniz?
Çalışmalarıma ilk başladığım yıllar eserlerimi arkadaşlarımın atölyelerinde üretiyordum. Kendim atölye açarsam esnaf gibi her gün açma kapama zorunluluğum olur diye bir korkum vardı. Farklı boyutlarda heykel çalışmalarına geçince kendime bir alan yaratmam gerekti. Yıllar önce gördüğüm ve atölye olarak düşündüğüm dükkanı kiraladım. Atölyemde hediyelik eşya seri üretim yapmadığımı sadece sergilerim için eser ürettiğimi ifade etmek isterim. Önümüzdeki günlerde paylaşıma açık etkinlikler yapmayı düşünüyorum. Workshop çalışmaları için düşüncelerim var.
Sizce ülkemizde seramik sanatı hak ettiği değeri görüyor mu?
Seramik sanatının çok iyi anlaşılmadığını düşünüyorum. Seramik deyince insanlar kendi datalarında ne varsa onunla bağdaştırıyor. Seramik sanatını incelediğiniz zaman, seramik yapabilmek için resim bilginizin olması gerekir. Kile şekil vermeyi bilmelisiniz, konstrüksiyon’u bilmeniz, ışığı, gölgesi gibi birçok bilmeniz gereken teknikler var. Günümüzde uzay mekiğinde de seramik var, evimizde de seramik kullanıyoruz. Baktığınızda hepsi seramik fakat farklı farklı dönüştürülmüş materyaller. Temel olarak pişmiş toprak. Ben sanatımı farklı kullanıyorum. Geleneksel şekilde kullanmıyorum. Seramik sanatı deyince sınırlanan o geleneksel yapıdan farklı şeyler üretiyorum.
Seramik eğitimi adına önerileriniz neler?
15 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Satranç gibi bilgisayar gibi seramik dersinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kil, oyun hamurundan farklı, küçük el kaslarını daha aktive edici bir malzeme olduğu için özellikle çocuklarda yaratıcılıklarını, kaslarını ve koordinasyonlarını geliştiriyor, problem çözüyorlar. Bazı kolejlerde ders olarak veriliyor. Atölye ve fırın olması gerekiyor. Maliyetli olduğu için devlet okulları buna yeterli cevapları veremiyor. Meslek okullarında dersleri yapılıyor.
Hayatta gerçekleştirmeyi istediğiniz şey nedir?
Hep idealist biriydim. İstediğim çok şeyi başardığımı düşünüyorum. Kendimi bir yere koymuyorum. Birinin altı veya üstünde görmüyorum. Kendimle yarışıyorum. Kendimi seramikle ifade ettiğim için çok mutluyum.
Yeteneklerinizi kimden almışsınız?
Annem Gazi Üniversitesi resim bölümü son sınıfı terk., babamla evlenip farklı bir meslek yapmış. Annemin de çok başarılı çalışmaları var. Yeteneklerimi ondan almışım.
Hayatta en korktuğunuz şey nedir?
Kayıplar yaşadığım için, en yakınlarımı kaybetme korkum vardı. Artık o duygularım da dönüştü. Artık yaşanan her ne olursa kabul etmeyi öğreniyorum. Doğduğumuz anda ölmeyi kabul ediyoruz. Buna göre yaşamalıyız. Bunu unutarak yaşadığımız zaman her şeyi erteliyoruz. Hayatı, değerleri, paylaşımları ıskalıyoruz.
Burcunuz?
20 Ocak doğumluyum. Oğlak ve kova arası. Tam sınırdayım. Oğlak kadar inatçıyım. Kova gibi değişkenim.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sistem insanlara bir şeylerin gerekli olduğunu dayatmış. Sınırlar çizilmiş, dünyayı gezmeniz için pasaport gerekiyor. Bir yerlere gelebilmeniz için birilerini tanımanız gerekiyor. Bu realiteler bana saçma geliyor. Yaşam hakkı için gerekli ahlakı içimizde barındırdığımız zaman Platon’un “Devlet”inde olduğu gibi kanun ve hukuk ihtiyacımız kalmıyor. Çok zor gibi gözükse de madalyonun diğer yüzünü görmek lazım. Birileri kaos yaratıyorken, biz aydınlıkta olmayı, iyiye odaklanmayı ve umudu yeşertmeliyiz, diye düşünüyorum.
Röportaj: Nurten ÖĞÜT
Bir önceki yazımız olan Sema Gür: Kadınları 23 Eylül'de Bisiklet Turuna Bekliyoruz... başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.