Et insanı tembelleştiren bir besin türü!

Ozgur Pınar Işık

Ozgur Pınar Işık

Haberi paylaşın...

Herkesin bir role modeli vardır. Bu hafta sizi benim role modelimle tanıştırmak istiyorum. Onu ilk önce Bant dergisindeki ilüstrasyonlarıyla fark ettim. Çizmeyi benim kadar seven biri için bu kadar güzel ve hikayesi olan – neredeyse canlanıp sohbet etmeye başlayacak çizimleri fark etmemek olanaksızdı. Bu yaz İstanbul’da olamadığım için kaçırdığım Kadıköy’deki Hey Jüpiter sergisi için üzülürken onun da Vegan olduğunu öğrenerek 30 Ekim Dünya Vegan günü öncesinde ufak bir söyleşi yapmak istedim.

 

Bahsettiğim kişi Sadi Güran. 1978 doğumlu Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu serbest ilüstratör. Bant dergisi kurucularından, harika çocuk kitapları resimleyen çizerle söyleşimiz burada.

Keyifli okumalar.

Merhaba Sadi. Öncelikle Hey Jüpiter serginden bahsedebilir miyiz? Gidemedim ama kısaca
dinlemek isterim senden.

Hey Jüpiter benim son 4-5 yıldır özellikle gece hayatında ve ev, atölye
ortamımda çektiğim flaşlı snapshot fotoğraflardan çalıştığım portre
çizimlerinin uzantısı olan bir seri. Anlık, samimi karelerden kişisel
deneyimlerim ve duygusal çalkantılarıma göndermeler yapan kompozisyonlara
geçişler gibi. Bütününe bakıldığında her ne kadar farklı insanların
portreleri gibi görünse de aslında otoportre bir çalışma var günün sonunda.

Yakın zamanda böyle projeler var mı?

Hey Jüpiter 30 küsür parça olarak Bant Mag. Havuz’da sergilenmiş olsa da
henüz bitmiş bir seri değil. Hala çalışmaya devam ediyorum. Sistemim
genellikle gündüz kiramı ödeyen işlere çalışıp, gece kişisel işlerime
kapanmam şeklinde. Bir yandan kitap resimlemeler ve Bant Mag. ile
yürüttüğümüz projelerimiz de devam ediyor.

9 ay kadar önce Vegan olduğunu öğrendim. Bu süreç nasıl gelişti?

3 Küsür yıldır vejetaryenim zaten. İhtiyacım olmadığı halde sadece öyle
büyütüldüm diye ve temelinde bencilce zevk için, düşünen, seven, anne,
çocuk, arkadaş olan ve hayatı, nefesi için mücadele eden bir canlının
yaşama hakkını elinden alma fikrinin ayırdına varmamla et yemeyi jilet gibi
kestim. Aslında içten içe herkes bunun farkında ama alışkanlıklar yüzünden
görmezden gelmeyi tercih ediyor. Zamanla vejetaryenliğin aslında sadece
vicdanı rahatlatmak olduğunu, süt ve yumurta ve bir takım tekstil
endüstrisinin (deri, kürkten bahsetmeye gerek bile yok bu noktada) daha da
vahşi olduğunu görünce, hayatları boyunca kendi hacmi kadar alanlarda
işkence gören canlıların ürünlerini tüketmenin ve desteklemenin daha da
korkunç olduğunu görünce hızla veganlığa geçtim.

Vegan olduktan sonra hayatında ya da sağlığında neler değişti?

Daha hafif ve kesinlikle daha sağlıklı bir beslenme sistemi. Bunca yıl
sırtımda ağır birşeyler taşıyormuşum da onu bi kenera bırakmışım gibi.
Hayatımda yemediğim sebze ve meyveyi yiyorum. Et zaten insanı
tembelleştiren bir besin türü. Şuan daha çok araştırma yapıyorum, tarif
kovalıyorum ve kendime bakmadığım kadar iyi bakıyorum. Alerjilerimden
kurtuldum. Egzamalarım yok denecek kadar gitti. Tüm bunları tıbbi olarak
araştırmadım ama bu kadar da tesadüf olamaz diye düşünüyorum.

Vegan olmak sanıldığı kadar zor mu?

35 yıl ağzına et, süt yumurta tıkıldıktan sonra elbette sistem
değiştirmek için biraz takviye gerekiyor. Ben Spiriluna ve B12 alıyorum
halen. Onun dışında zaten mutfak olarak çok şanslı bir coğrafyadayız.
Zeytinyağlı ve sebze hem ucuz hem çok zengin. Ege ve meyhane mutfağı zaten
inanılmaz. Sebze meyve desen Avrupa’da jelatinde azıcık azıcık satılırken
bizde pazarlarda kopuşta. Gerçi oralarda da vegan mekanlar çok fazla.
Gittiğim heryerde yiyecek güzel şeyler buluyorum kısaca. Aşırı pratik ve
ekonomik tarifler var. Dün ilk badem sütümü yaptım. Geceden suya koyduktan
sonra sabah 5-6 dakikamı aldı neredeyse. Hiç zor değil. Zor olsaydı da
değerdi açıkçası. “Ama peynir abi yaa…” diyenlere süt endüstrisinde, içi
dışına çıkmış (gerçek anlamda) ama ayakta durmaya zorlanan, süt versin diye
insan eliyle döllenip doğurduğu yavrusu hemen yanından alınan, hayatında
güneş ışığı görmemiş bir ineğin videosunu burnuna tutasım geliyor.

Süt endüstrisi hayvancılığa bağlı ve tamamen yalan üzerine kurulmuş bir sektör. Ben de anne olup bebeğimi emzirmeye başladığım zaman bunun ayırdına daha net varmıştım. Doğada insan dışında hiçbir canlı kendi annesinden başka bir canlının sütünü içmezken biz 400 kiloluk bir canlının kendi yavrusu için ürettiği sütü sağlık ve güçlü kemikler yalanıyla senelerce içtik. Güçlü kemikler beklerken kemik erimesi, sağlık beklerken kist sahibi olduğumuzu fark etmeden.  Ama söylediğin gibi insanların alışkanlıklarını sorgulayıp değiştirmesi zaman alan bir süreç. Bir de üstüne çok güçlü ve birbirine bağlı bir hayvancılık, süt ve ilaç endüstrisi var. Bunların tamamı birbirine göbekten bağlı ve birbirlerini besliyorlar. Umarım bu sohbeti okuyanlar da merak edip bu konuları araştırırlar.  Bu keyifli sohbet için çok teşekkürler.

Özgür Pınar IŞIK

Bir önceki yazımız olan Formül Şu: Sevdiğin İşi Yapmak Değil, İşini Severek Yapmak... başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ