Yakın ilişkiler hepimiz için bir kör nokta. Aşk ise hepimiz için çıkmaz bir sokak. İlişkilerin bir formülü var mı? Aşırı duygusallaşan veya ilişkiden sürekli kaçan ıssız adamlar mı aşkın çıkmazı? Kitabında daha birçok soru soran Gülden Bulut’la “Aşkın Simyası” üzerine konuştuk.
Ege Üniversitesi Kimya mühendisliği mezunuyum. Aynı üniversitenin Psikoloji Bölümünde Sosyal Bilimlerde İnsan Çalışmaları konulu yüksek lisansımı tamamladım. 9 yıldır kurucusu olduğum Psikolojik Astroloji Akademisi’nde 3 yıl süren bir eğitim veriyorum. Ve yazmaktan bir türlü vazgeçemiyorum.
Evet, bu sefer benim için de ilk oldu. Astrolojiyi kullanmayarak kadın ve erkek ilişkilerini psikolojik ve arketipsel bir şekilde ele aldım. Astroloji benim hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim bir alan. Bir gayya kuyusu çünkü. Fakat her şeyi bir sentez olarak ele almak lazım. Kadını, erkeği ve ilişkileri anlamak kendimizi anlamaya eşdeğer. O yüzden buradan başladım ve bu kitabımda “Ben kimim?” sorusunu kadın erkek ilişkileri perspektifinde değerlendirdim.
Kadın ve erkek ilişkilerini yoluna koyamamışken dört kişilik ilişki nereden çıktı diyebilirsiniz. İster kadın olalım ister erkek bilinçdışımızda karşıt cinsimizi barındırırız. Yani kadın içinde bir erkeği, erkek içinde bir kadını barındırır. Ve seçtiğimiz veya bir şekilde hayatımıza giren eşler bu karanlık yönümüze ışık tutar. Birlikte olduğumuz sevgilimiz, eşimiz bizden bağımsız biri değildir. Bizi bize yansıtır. Fakat kötü haber, hiçbir zaman içimizdeki kadın ve erkeğe tam anlamıyla uyan bir eş bulamayız. Ama tabii ki ilk başlarda bulduğumuzu sanırız. Ne zaman ki bu dörtlü birbirlerinin varlığını görür, kabul eder ve el sıkışır, işte o zaman sağlıklı ilişki için ilk tohum atılmış olur.
Bu kitapta Jungyen psikoloji ve mitolojik ve masalsı yaklaşımla yakın ilişkilerde kadın ve erkeği anlattım. İlişki hikayeleri, analizlerle dolu çok keyifli bir kitap oldu. Babasının prensesi olamayan kadınlardan, Peter Pan ruhlu erkeklere, Femme fatal kadınlardan, üç kişilik aşk öykülerine, ıssız adamlardan kan emici adamlara kadar türlü türlü hikayeleri ve onların analizilerini yorumladım. Mesela bazı kişiler neden üç kişilik ilişkiler yaşar? Kadın ve erkek arasına sonradan dahil olmuş kara kedi dediğim kadın neden böyle bir ilişki seçer? İki arada bir derede kalan adam niçin bir karar veremez? Veya başarıyı adım adım tatmış kraliçe kadınlar neden bir türlü evlilikliklerinde işlerinde kurduğu dengeyi kuramazlar? Günümüzün ıssız adamları neden ilişkiden kaçar? Zamane erosu dediğim internet aşkları ve çevrimiçi ilişkiler kişilere aradıkları aşkları verebilir mi? Ev kadınları şu meşhur masaldaki Sindirella yaşadıklarıysa sindirelle kompleksi olabilir mi?
İsim konusunda çok gidip geldim. Ve sonunda sanırım sezgilerim yardım etti ve kitabın adını “Aşkın Simyası” koydum. Çünkü aşk aslında simyasal bir süreç. Biliyorsunuz kimya simyadan doğan bir bilim. Tabii ki simya bugünün aksine ruhsal dönüşümler için kullanılıyordu. Aşk ta simyasal bir olay. Fakat bu sefer ölümsüzlüğe giden yolda felsefe taşını değil bizi hayranlıkla kendine çeken ve içinde yitip gideceğimiz kişiyi arıyoruz. Aşk psikologlara göre nevrotik bir olgu, yanılsama. Aslında insanın anne karnında fetus aşamasında yaşadığı o muazzam cennete yeniden kavuşmanın özlemi aşk. O yüzden her aşk biter demek sanırım yerinde olacaktır. Uyuyan mutlaka uyuyacaktır, ihtişamlı bir balodan çıktıktan sonra mutlaka at arabası bal kabağına dönecektir. Önemli olan aşkın gerçeğiyle karşılaştıktan sonra kişinin ne yapacağıdır. Bu noktada seçim ya sevgi ya da kocaman bir hayal kırıklığı olabilir.
Evet, başka bir özlemim daha var yaşamımda, o da resim. Onun renkli dünyası ve verdiği haz gerçekten vazgeçilmez. Bu kitabım tamamen bana ait olsun istedim. Kapak resminden her bölüm için çizdiğim karakalem ve suluboya resimlerini de ben çizdim. Kitap daha çok benden olsun istedim. Ve tam da istediğim gibi oldu, umarım okuyucu da beğenir.
Aslına bakarsanız bu yakınlarda açmayı düşünüyordum eğer pandemi patlak vermeseydi. Elimde oldukça resim birikti. Tüm bu resimleri de paylaşmak istiyorum. İnsan yarattıklarını ve ürettiklerini paylaştıkça daha tamamlanmış hissediyor kendini.
Yeni bir kitap yazıyorum. Tabii yine içinde yine araştırmalar yer alacak, yine analizler yine hikayeler. Ama konu sürpriz olsun. Sadece yine astrolojiyi ayrı tuttuğumu söyleyebilirim. İleride mutlaka o da yazdıklarıma katılacak ama şu an kim olduğumuzu nasıl yaşadığımızı psikoloji, mitoloji ve felsefe perkspektifinden anlamak, anlamlandırmak ve anlatmak istiyorum.
RÖPORTAJ: NURTEN ÖĞÜT
Bir önceki yazımız olan Aile Üniversitesi Projesi Hayata Geçiyor... başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.