2 Mart Dolunayı “Ertelenmiş Hesaplarınızı Kapatmayı Unutmayın” Diyor…

Astroloji
01 Mart 2018

Haberi paylaşın...

Astrolog juno, 2 Mart 2018 günü, İstanbul’a göre 03:50 itibariyle, meydana gelecek 2 Mart dolunayını yorumladı. “Başak dolunayı gerçekleşiyor. Öönümüze gelen hiç bir hesabı yarım yamalak kapatmayalım” diyerek dolunayın mesajlarını anlattı…

Yoğun bir DIŞAVURUM enerjisi var bu DOLUNAY’ın… Baskılanmış, ertelenmiş, gözardı edilmiş, hasıraltı edilmiş, bilerek ya da bilinçsizce ihmal edilmiş, inkar edilmiş, çarpıtılmış, hile – desise – manipülasyon ile engellenmiş ne kadar sorun, irin, hastalık, hata, sıkıntı, borç, yani ne kadar GÖRÜLMEMİŞ HESAP varsa, bu ara ortaya dökülmesi gayet normal…

GENEL Düzlemde 2 Mart Dolunayı;

Hedeflere ulaşılan ancak, yüksek zaiyata yol açan bir askeri operasyon ihtimali, bu tür operasyonlar konusunda toplumun duygusal desteğini yükseltecek, askeri girişimlere daha fazla meşruiyet kazandıracak mesajların artması,
Sosyal ayrışma ve kutuplaşmadan ziyade, milli birlik ve beraberlik mesajlarının öne çıkması, toplumun her kesimindeki insanlardan maddi ve manevi destek talebi,
Toplumun ihmal edilmiş, haklarını alamamış, ya da avantajsız duruma düşmüş kesimleriyle ilgili sorunların gündeme oturması,
Finansal yolsuzluk içerikli yeni bilgilerin ortaya çıkması,

söz konusu olabilir.

BİREYSEL Düzlemde 2 Mart Dolunayı;

Borçlar, bütçe açıkları, vergiler veya krediler gibi konular, bu ara gündemimize oturabilir.
Maddi kaynaklarımızı yönetmekle ilgili bir sorunumuz varsa, bununla yüzleşmemiz ve radikal bir çözüm üretmemiz gerekebilir.
Alım satım, kiralama, mal ve miras paylaşımı gibi konularda atılması gereken adımlar hızlanabilir.
Yaşadığımız maddi ve duygusal kayıpları kafaya takıp, derin iç muhasebelere girişebiliriz.
Kaynaklarımızı verimli kullanmak ve iyi yönetmek konusunda sıkıntılarımız olduğunu fark edebiliriz. Acil çözümler üretmemiz gerekebilir.
Kendimize güvenmek, yeteneklerimize ve kapasitemize inanmak konusunda sorunlarımız olduğunu, bu yüzden yeterince cesur ve atak olamadığımızı, yapmamız gerekenleri ertelediğimizi fark edebiliriz.
Yapabildiklerimiz, elde edebildiklerimiz, kapsama alanımıza girenler ile, gözümüzü diktiklerimiz arasındaki fark bizi rahatsız edebilir. Hırs, tatminsizlik, değersizlik duygusu gibi, hayatımızdan hoşnut olmamıza engel olan duygularımızla yüzleşebiliriz. Zihinsel düzlemde vazgeçemediğimiz önceliklerimiz ile hayat içerisinde yaptığımız tercihlerin bizi getirdiği yer arasındaki farkı fark etmemiz gerekebilir. Bu fark ile barışmak, içimizde bir uzlaşma sağlamak için, ya geldiğimiz yeri sevmek ve benimsemek, ya da değiştirmek istediklerimiz için inisiyatif almak gerektiğini görebiliriz

AŞIRI TALEPKARLIĞA DİKKAT

ÖNEMSENMEK için yaptığımız şeyleri ve buna mukabil aldığımız sonuçları dürüstçe ele almamız gerekebilir 🙂 Aşırı talepkar, ya da verici davrandığımız konular önümüze gelebilir. Özdeğer sorunumuzu çözemediğimiz için, kendimize veya ilişkilerimize verdiğimiz hasarları fark edebiliriz.
Haklarımızı aramak, ödenmemiş borçları talep etmek, ya da bize karşı yapılmış yanlışların hesabını sormak konusunda büyük bir istek duyabilir, bu konuları gurur meselesi yapmaya, kendimizi kullanılmış hissettiğimiz için aşırı bir duygusal gerilimle, bu tür hesaplaşmaların üzerine gitmeye yatkın olabiliriz. Böyle bir sorun yaşıyorsak, zamanında AŞIRI ya da YERSİZ şekilde VERİRKEN, hayır demekten ya da önlem almaktan kaçınırken, bizi böyle davranmaya itenin ne olduğunu sorgulamamız yerinde olur 😉 Haklarımızı almak için çaba göstermek iyidir. Ama hakkımızı alamadığımız durumların arkasında yatan DERSİ ALMAK, abartılı vericiliğimizin, ya da zamanında önlem almak konusundaki çekimserliğimizin arkasındaki motivasyonu görmek daha önemlidir! Zira asıl temizlenmesi, asıl dengelenmesi gereken eğilim budur.

KAYBETME KORKUSU YERİNE FARKINDALIK…

Kaybetme korkumuz ve bu yüzden yaptığımız seçimlerin bize kaybettirdikleri hakkında derin farkındalıklar yaşayabiliriz 😉
Baskı altına aldığımız, inkar ettiğimiz bütün duygularımız su yüzüne çıkabilir! Bu duyguları olduğu gibi görmenin, neden böyle hissettiğimizi anlamanın, gerekirse bu bakış açısını değiştirmek için de gerekli olan ilk adım olduğunu kabul etmemiz yerinde olur.
Olmayacak şeylere heves edip, hayal fırtınalarına kapılıp, abartılı girişimler yapıp, anlamsız yere enerji harcadığımız, maddi ve manevi olarak kendimizi yıprattığımız konularda dürüst ve gerçekçi olma zamanı gelmiştir 🙂 Hayat bizi silkip kendimize getirebilir.
İster maddi hayat, ister duygusal ilişkiler ister sağlık konusunda, bizde kaygıya neden olan, ama somut bir adım atarak gerçek boyutlarını görmeyi ve çözümlemeyi ertelediğimiz meselelerde, zaruri açılımlar yapabiliriz 😉

En kötü sorun, adını koymayı, boyutlarını belirlemeyi, sebeplerini tanımlamayı ve çözümlerini geliştirmeyi reddettiğimiz sorundur!

Biz ”hoş olmayan” meseleleri, başka önceliklerin peşine düşerek, hafifletici sebepler bularak, ”işte illaki bir ara” çözülmesini umarak, geriye attıkça, o konunun özünde bulunan MİKROP daha beter çimlenir ve köklenir.

Zihnimizin gerisinde bir yerde bizi dürtükleyen bir parmak varken, her yaptığımız, her yaşadığımız yarım yamalak ve gri bulamaç bir hal alır.

Ertelemek, kaçınmak, yok saymak, bahane bulmak, hiç bir şeyi çözüme kavuşturmadığı gibi, böyle davranıyor olmaktan dolayı ÖZSAYGIMIZ da zarar görür!

İnsan gerçeğin değil, duymak ve görmek istediğinin peşinde yaşamaya yatkındır.