Gelin Nefes Alalım… Biz Çekilelim Aradan, Harekete Geçsin Yaradan!
Şu anda bu satırları okurken sen, canını yakan, canını sıkan ya da geçmişte yakmış, sıkmış olup ta hala ıstırabı süren her ne varsa, bil ki direndiğinden… Direnmeyi bırakıp, çekilebilirsen aradan, tüm o sahte benlikler ve onların geliştirmiş olduğu ve tüm o acıya sebep olmuş olan egosal gurur ve kibir, sevgiye ve ışığa dönüşür.
*Çiğdem Aksoy (Yoga ve Nefes Eğitmeni)
Nefes teknikleriyle uzun yıllardır haşır neşirim… 20 yılı geçti; Yoga ile ilk tanıştığımda hamileydim… O zamanlardan nefesin bedenimdeki ve zihnimdeki etkisinin farkındaydım…Spritüel kitaplar ve çalışmalarla tanıştığımda da nefes tekniklerinin ruh (bilinç) üzerindeki etkisini hem gözlemledim hem deneyimledim.
Farklı nefes teknikleriyle, rahatlayacağınız, sakinleşip net bir zihin kazanacağınız gibi, daha derin seviyelerde arınmanız, iyileşmeniz de mümkündür.
Anlaşılacağı gibi, Nefes Teknikleri 3 ana gruba ayrılabilirler:
1: Rahatlama Nefesleri – Sinir sistemi rahatlar, zihin sessizleşir, sakinleşir.
2: Odaklanma, Konsatrasyon Nefesleri – (Mindfulness) içgörü gelişir.
3: Arınma Nefesleri – Düşük frekanslı duyguların toksik enerjilerinden arındırır. Enerji seviyesi yükselir. Hücrelerde tazelenme, yenilenme hızlanır. Bilinçaltı yüzeye çıkar, farkındalıkla birlikte yaşamsal değişim, dönüşüm gerçekleşir.
Transformal Nefes® ( Transformational Breathing® ) bilinen tüm teknikler arasında en güçlü arınma nefesi tekniğidir. 2014 yılında İngiltere’de En İyi Tamamlayıcı Tıp Ödülünü almıştır. Bireysel ve grup çalışmaları tüm dünyada kırktan fazla ülkede 11 dilde sunulmaktadır. Tekniğin ve Transformal Nefes Vakfı’nın kurucusu Amerikalı Metafizik doktoru, Dr. Judith Kravitz’dir.
Nefesinle birlikte aldığın hava, oksijen ve yaşam gücü barındırır. Bu yaşam gücü Yoga’da Prana, Uzakdoğu’da Chi, Ki olarak bilinir. Oksijenden, havadan çok fazlasıdır nefes.
Kalabalık grup çalışmaları olan Transformal Nefes® Seminerleri’nde, çok sevdiğim bir ritüel kullanırız:
Nefes seansları öncesi, İnvokasyon (Davet) dediğimiz bir tür dua ile açarız seansı…
Amacımız, daha yüksek bilinçlerin çalışmamıza eşlik ve rehberlik etmesidir; davetimiz bu yöndedir. Dünyamızdan gelmiş geçmiş önemli Işık Üstadları’nı, Velileri, Hak Dostlarını (Mevlana, Şems, HacıBektaş Veli gibi) Melek Varlıkları (Başmelek Mikail, Cebrail gibi ), peygamberleri bizlere bu seansta eşlik ve rehberlik etmeye davet ederiz, rica eder, teşekkür ederiz ki bildiğimiz, bilmediğimiz olası tüm iyilikler ve güzellikler, niyetler, onların desteğiyle bizler ve tüm katılımcılarımız için, Şimdi Olsun isteriz; Ve bazen seansı yöneten eğitmen şu cümleyi ekler davetin sonuna:
‘ Biz çekiliyoruz aradan, harekete geçsin Yaradan ’
Ne muazzam bir cümledir bu!
İlk duyduğumda ne çok etkilenmiştim… Kulaklarımla duyduğum ilk an içimde bir yerlerde bir şeyler yerinden oynadı gibi hissetmiştim.
Önce Aşk hissetmiştim. Yaradan’a duyduğum Aşk’ı ve sevgi’yi hücrelerimde hissettirirken bana, aynı anda O’nunla olan ilişkime dikkatimi çekmişti.
Kendimce öylesi büyük bir Aşk’la bağlı olduğum Yüce Güç’e ne derecede güvenip, hayatımı onun ellerine teslim edebiliyordum? Bu ilişkide sevgi vardı evet… Peki ya saygı ve güven ne ölçüdeydi? Nerdeyse hiç!
Ne kadar zayıftı aslında O’nunla ilişkim ve güvenim… Daha çok sevgi ve korku iç içe karışmış bir hal vardı.
Ben de ilk seminerlerimden itibaren epey bir süre her seansımda Güven’e niyet etmiştim. ‘ Olan her şeyde bir hayır vardır ‘ a inancım la birlikte o hayrı görme gücüm arttı ve gerçekten de kendime ve geçmiş deneyimlerime güvenim arttı. Deneyimlerimizin bizim iyi ya da kötü olup olmamızın bir sınavı olmadığını, her deneyimle birlikte daha çok sevmeyi, sevme kapasitemizi arttırma potansiyeli elde ettiğimizi anlamaya başladım. Yeni deneyimlerden, değişimden korkmayı bıraktım. Korktuğumu fark ettiğim zamanlarda niyetime Cesaret ekledim. Gerçek ihtiyacını fark edip ona niyet etmek Nefesin Mucizesini deneyimlemenin temelidir. Zirvesi ise kendimizi temelden zirveye doğru yeniden inşa ederken, Tanrı ile ilişkimizde Bir olma halidir.
‘Kendini bilen Rabbini bilir, Rabbini bilen kendini bilir.’ Sözü de içselleşir bu şekilde.
Kişi kendini bilene dek, kendisi ve yaşamı ile birlikte Tanrı ile ilişkisi…
Hakikatten uzaktır.
Nefesimiz bizi Öz’e, Gerçek’e yaklaştırır mucizevi şekilde…
Nefesinle birlikte aldığın hava, oksijen ve yaşam gücü barındırır. Bu yaşam gücü Yoga’da Prana, Uzakdoğu’da Chi, Ki olarak bilinir. Oksijenden, havadan çok fazlasıdır nefes.
Kısıtlı nefes kapasiten açıldıkça yaşam sevinci ve Neşe dolmaya başlar dünyana…
Nefes darlığı, sığ ya da sık, kesik nefes kalıpları bize nasıl fizikselde bir mücadele hissi verirse, bu yaşamımızda da mücadele gerektiği inancını ortaya çıkarır. Hatta bazen savaş ihtiyacını!
Ve bu beden/ fizik seviyesindeki mücadele ve savaş aslında özünde yaşamla ve Tanrı ile savaşma ihtiyacının ve eylemlerinin bir göstergesidir.
Yorgunluğun, yılgınlığın ve bezginliğin sebebi esasen budur.
Halbuki bir durup nefes alsan, hemen hatırlatacaktır sana, savaşacak hiç kimse, hiçbir şey yoktur. Senden farklı, senden öte hiçbir gerçeklik yoktur. Düşman yoktur. Sadece sevgi vardır. Bunu burada kelimelerle anlatması çok zor. Bu hislerle ve sezgilerle deneyime açık bir şeydir. Zihinle, kelimelerle değil.
Bu fırsatı kendine sunmaksa tamamen bir seçimdir. Ve her seçim özünde mükemmeldir.
Düşünen, araştıran, sorgulayan insan gerçeklikle bağlantıya en yakın insandır.
Hayatı biraz sorgularsak, aslında anlardan ibaret olduğu gerçeğiyle tanışırız.
Biz ise yıllara bağlarız onu zihnimizdeki zaman algısıyla ve bozuk plak gibi takılırız geçmişe, geleceğe…
Allah’tan da anlardan ibarettir işte, yoksa nasıl tüm bu olan bitenle barışık yaşanabilir ki?
Her an bir ölüm ve doğum şükürler olsun… Bizler zihnimizle düşünmeyi bıraktığımız ölçüde An’ın sunduğu arınma ve yenilenme mucizesiyle var olabiliyoruz. Her an, eskiye ölmek, yeniye doğmak için var. Her an bir mucizeye gebe! Ümit sahibi olmak için hayatın anlardan ibaret olduğunu hatırlatmak gerekir…
Zaten sorgulaman ilerlerse, hayatın aynı zamanda hatırlamaktan ibaret olduğu gerçeği geliyor önümüze, öğrenmekten, gelişmekten değil!
Hatırlayabileceğin şeyler arasında en önemlilerinden bir tanesi, BURADA YALNIZ OLMADIĞIN !
Yalnızlık bir yanılsama! Görünen gerçeklikten ötesine açılmaya kendine izin verdiğinde tüm ilahi güçler seninle… Gündelik gerçekliğinde sadeleşebilir hayatın, ilişkilerin, arkadaşlık ve dostlukların…bu biraz da olması gerekendir. Öyle olduysa ne mutlu sana!
Yaradan seni kendine ister çünkü… İlişkine odaklandığında ilk hatırlatacağı budur. Kıskanç bir sevgilidir Yaradan…O’na vakit ayır, O’nunla konuş, O’nu duy, O’nu dinle ister…Dinle ve hatırla!
Hatırlaman gereken başka bir gerçeklik te, buradaki kimliğinin aslında O olduğu gerçeğidir. Üzerinde emek sarfettiğin, yıllarını verdiğin tüm kimliklerin sahte benliklerindi…
Gerçekte sen O’sun… O’nun yansımasısın…İşleyen özünde O…
Doğrusu bunları anlamak pek mümkün değil…Bu ancak hissedilir ve bilinir…
Bildiğin zaman işte, Bırakman gerekir!
Kontrolü ve direnci bırakman…
Direnmek acı yaratır…
Şu anda bu satırları okurken sen, canını yakan, canını sıkan ya da geçmişte yakmış, sıkmış olup ta hala ıstırabı süren her ne varsa, bil ki direndiğinden…
Direnmeyi bırakıp, çekilebilirsen aradan, sadece var olan anda mevcut, yani uyanık ve tetikte, gözü gönlü açık bir bilinç seviyesinden yaklaşabilirsen, tüm o sahte benlikler ve onların geliştirmiş olduğu ve tüm o acıya sebep olmuş olan egosal gurur ve kibir, sevgiye ve ışığa dönüşür.
Mucizevi olan, senin yapman gereken hiçbir şey olmadığı gerçekliğine uyanmaktır!
Olmasına izin verirsin… Olması gereken her ne ise o olmaktadır her an! Buna Kabul ve teslimiyettir aranan.
Ve olan her şey olduğu gibi mükemmeldir…
Senin mükemmel yapma çaban yorgunluğunun, yılgınlığının ve bezginliğinin temel sebebidir.
Hiçbir şeyi hiç bir zaman, tam olarak mükemmel yapamayacağını Kabul edip, bıraktığında ve tüm kalbinle iman ettiğinde olan herşeye, sen çekilirsin aradan, harekete geçer Yaradan…
Ve aradığın tüm kolaylık, tüm güzellik bu sırrın içinde gizlidir…
Bizler izin verdiğimiz ölçüde, direnmeyi bırakıp, teslim olduğumuz ölçüde kolaylıklar, iyilikler ve güzellikler hayatımızda yer bulabiliyor…
Nefesini izlemek, nefesini dinlemek, nefesini açmak, rahatlatmak ve uzatmak!
Kendine verebileceğin en iyi hediyedir!
Kendine değer verip vermediğini anlamanın en temel işaretidir kendine zaman ayırıp, ayırmadığın… Bu, gün gelir 5 dakika olur, gün gelir haftalar, aylar hatta yıllar olur…
Kendine zaman ayırdığında ne yaptığın da fark yaratır.
Acil ve önemli listesi gibi düşünürsek yapılabilecekleri, en birinci sıraya durup nefesini dinlemeyi koyarım.
Nefes yaşamdır.
Nefessiz bir kaç dakikadan fazla yaşayamayız.
Nefesimizi kesen olumlu, olumsuz bir çok deneyim, geliştirdiğin nefes tutma alışkanlığınla birleştiğinde, nefessiz kaldığın anlar biriktiğinde yaşamsal enerjin, gençliğin, tazeliğin olumsuz etki altında kalır.
Bayat hiçbir şeyi yemeyi tercih etmeyeceğin gibi, yaşam da bayat bir Sen’i tercih etmez.
Tercihler dünyasında yaşıyoruz…
Sen nefesini yeterince iyi almayarak Yaşam’ı tercih etmediğini beyan etmiş oluyorsun… Yaşam da seni tercih etmez, karşılıklar yasası böyle işler…İlişki zayıflar, akış tıkanır ve bu hayatında aksilik, tatsızlık, acı, keder gibi sonuçlarla kendini gösterir. Dış güçleri, başka insanları, değişen şart ve koşulları sebep gördüğün sürece Öz’den iyice uzaklaşmış olursun…
Nefes seni Öz’e yaklaştırır. Hakikat’e açar gözünü…
Nefesinle kurduğun bağlantı, seni sana ve yaratımlarının kaynağına, kalbinin derinliklerinde var olan koşulsuz sevgi, şefkat ve merhamete götürür.
Kendini koşulsuzca sevmekle başlar her şey!
Kaynak’a ulaştığında Kaynak’la BİR olduğumuz hatırlanır.
Birlik, uyum, ahenk içinde olduğunda işin kolaylaşır bu hayatta..Amiyane tabiriyle, işler tıkırında olur. Çünkü özünde Sen çekilmişsindir aradan, harekete geçmiştir Yaradan J
Burda geçici misafir olduğun, hiçbirşeye sahip olmadığın, olamayacağın hakikatine uyanır ve özgürleşiriz dünya malı tutsaklıklarından…
Gerçek ihtiyaçlarının karşılandığı ve hep karşılanacağı bilgisi sahip olduğun yegane hazinen olur.
Gerçek servetin, gerçek kimliğin O olur.
Varolmanın dayanılmaz hafifliği sarar etrafı.
Dayanması zordur gerçekten de…O titreşim öylesi yüksek olur ki, içinde kalması kolay değildir. Boşuna ‘ Aşk zor zanaattir ‘ denmemiş…
Aşk’ta kalmak en zorudur. Gel gör ki varın yoğun, tek derdin, tek zorun Aşk olmalı bu hayatta…
Tanrı ile ilişkiden girmiştik ya konuya…Aşk’tan azı ile yetinmeyi seçersen bu hayatta, hep bir mesafe kalır Tanrı’yla aranda…
Nefes Aşk Çeşmesidir…
Kana kana susadın mı sen de Aşk’a?
28 Mayıs 2017, YogaŞala’da Transformal Nefes® Grup Seans Çalışmamıza katılabilir, nefesinle tanışabilirsin.
Detaylar www.yogasala.com/etkinlikler
Bir önceki yazımız olan Mantra nedir ve Mantraların anası: GAYATRİ MANTRA başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.