Seda Keskin Avcı: Kadın Her Zaman Vicdan Azabı Yaşıyor
Mühendislik alanında Küresel Genç Akademi (Global Young Academy-GYA) üyeliğine seçilen ilk Türk kadın akademisyen Doç. Dr. Seda Keskin Avcı, “Bilim insanı değil, başka bir meslekte de olsa bence kadın her zaman vicdan azabı yaşıyor. İşteyken evi, evdeyken de işi düşünüyor” diyor.
Bir annesiniz. Kadınların annelikten sonra iş temposunda gerilediğine inananlar var. Sizin düşünceniz nedir?
Bilim insanı değil, başka bir meslekte de olsa bence kadın her zaman vicdan azabı yaşıyor. İşteyken evi, evdeyken de işi düşünüyorsun. Hep bir şey eksik kalıyor sanki. Bizim işimizin sonucu net belli olmadığından ve sonuca giden süreçte birçok sorunla karşılaştığımızdan biraz daha bu tür hislere alışığız. Sorunsuz bir iş nedir, ben hayal bile edemiyorum. Aile hayatının da belirli bir zorluk kattığı gerçek ama alışılıyor.
Küresel Genç Akademi’ye dahil olma süreciniz nasıldı?
Kabul edildiğimi duyduğumda çok sevindim. Daha önce bir kere daha başvurmuştum, olmamıştı. Ama arada tökezlemek iyidir, insanı motive eder. Bu yıl ümitliydim, Avrupa Birliği’nden proje almamın getirdiği bir artı vardı. Önümüzdeki ay toplantılar başlayacak. Tamamen üyelerin yönettiği bir kuruluş olduğundan her şeyi üyeler yapmak zorunda. Ondan inanılmaz bir iş yoğunluğu var. Bu yıl en kalabalık toplantı olacak. Merakla bekliyorum.
Bilim ve kadın hakkında konuşacaksınız orada. Bu fikir nereden çıktı?
Akademinin birçok ana başlığı var ve en uygunu buydu. Dünyada bilim kadınları az, özellikle de Ortadoğu ve Afrika’da. Bize de uygun olan bir konu, ilgimi çekti. Bu başlığı seçenlerle bir araya gelip herkes kendi ülkesinde ne yapabilir onu konuşacak. Kızları eğitim döneminde keşfedip yönlendirmek, cesaretlendirmekle ilgili projeler konuşulacak.
İlkokul seviyesinde gidip bilim ve teknolojiyi göstermek ve ilgisi olanları baştan belirleyip destek olmak. Lise seviyesinde daha da yoğun yapılması gerek. En doğru ve basit şey: Yol göstermek. Ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi.
SEDA KESKİN AVCI: ‘O NOKTADA MAĞLUP OLUYORSUNUZ’
Bilim dünyasında cinsiyet ayrımcılığı ne boyutta?
Araştırma yaparken riskli işler yapıyoruz, sonucu hiç belli olmayan işler. Dünyanın her yerinde ‘riskli iş’ denildiğinde kadınlara daha az yer veriliyor, güvenilmiyor. Çünkü kadınların risk ortamını yürütmesinin daha zor olduğunu düşünüyorlar. Bu bilimde de geçerli, riskli araştırmalarda kadınlar arka planda kalıyor. Araştırma yapmak için bilim insanlarının destek alması gerek, kadınlar her zaman destek alamayabiliyor. O noktada da mağlup oluyorsunuz işte…
Kariyeriniz boyunca böyle bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı?
Pek yok. Aksine desteklendiğim oldu, şanslıyım. Avrupa Birliği’nin projesini alırken orada şöyle bir açıklama yaptılar: Bu sene daha çok kadının başarılı olduğunu gördük. Demek ki onlar da farkında. Bu önemli çünkü onlar kazancı bol olacak en riskli projeler istediğini söyler, bu nedenle çok önemli.
Sinema dünyasında da olsun, beyaz yaka dünyasında da kadının erkeklerden hep daha az kazandığı biliniyor. Akademik tarafta nasıl?
Zaten para kazanmak için bilim seçilmez. Verilen emeğin tam karşılığının alınamayacağı bilinerek seçiliyor bu meslek. Ama maaş konusunda net bir şey söylemek güç, her mesleğe yansıdığı gibi elbette buraya da yansıyor olabilir.
Dünya bir şekilde değişse, kadınlar iş dünyasında daha baskın olsa. Neler olur sizce?
Bu tür senaryoları hayal etmek zor. Benim hayalimdeki dünya şu: Herkesin işini en iyi yaptığı bir dünya. Çok çalışmak ve emeğinizin karşılığını almak gibisi yok. Bana çok yüksek maaş verilse, bir projeye kabul edildiğimi duyduğum andaki ya da bir keşif yaptığım andaki mutluluğun yanından bile geçemez.
‘BÖYLE GİDERSE KADIN BİLİMCİLER BELİRSİZLİĞE GÖMÜLECEK’
Chester Üniversitesi ve University College Cork akademisyenlerinin 2014’te Avrupa’nın farklı şehirlerinde yaşayan, bilim insanlarının da dahil olduğu 1100 kişiyle yaptığı araştırma ortaya çarpıcı veriler koyuyor. Sonuca göre Avrupa’da nüfusun yüzde 25’i yaşayan ya da yaşamayan bir tane bile kadın bilim insanının ismini bilmiyor. Dünya genelindeyse insanlığın yarısının bilmediği varsayılıyor. Bu da kadınların bilime katkısındaki cehaleti gözler önüne seriyor. Çalışmada yer alan Prof. Cynthia Burek, “Meslektaşlarımız bile kadın bilim insanlarının ismini bilmiyor. Eğer böyle devam ederse kadın bilimciler belirsizliğe gömülecek” diyor.
Kaynak: Habertürk /Ece Ulusum
Bir önceki yazımız olan Ambulans Rallisi Organizasyonunda Tek Türk Hakem: Emel Bozkurt... başlıklı yazımızı da okumanızı öneririz.